Afyon’un içi… Dışı…

Geleneksel Afyon yemeklerinin tadı damağımda kalınca artık yolum düştükçe uğrar oldum. Her geçişte farklı ve şehirlerarası yol boyuna doğru taşınan bir Afyon vardı… Zamanla Afyon’un içi, dışına çıkmaya başladı. İçi dışına çıktıkça giderek büyüdü.

Termal geldi, oteller açıldı ve otellerin çevresine AVM’ler, AVM içlerine de küresel restoran zincirleri… Yani anlayacağınız Afyon’a devasa bina ve apartmanlarla birlikte burger geldi, fried chicken geldi, pizza geldi, steak house geldi. Biz yoldan geçenler için, Afyon’un dışı artık içiydi. Afyon’un dışında karnımız popüler kültür yemeklerle doyuyordu belki; ancak ruhumuz aç kalmıştı..

OYSA Kİ NELER KAÇIRMIŞTIK

Bu seyahatte yakından görme fırsatım oldu. Sokaklarda dolaşırken elinizde olmadan boyut değişiyor, zamanda yolculuk hissine kapılıyorsunuz. Tarihi Afyon Kalesi mutlaka gezilmeli. Kale civarındaki Mevlana mahallesinde yaklaşık 400 ahşap evin dış cephe ve çatıları restore edilmiş. Sanki biri size “Renkli Rüyalar” demiş gibi, rengârenk evlerin olduğu sokaklarda dolaşarak rüyanın keyfine varıyorsunuz.

Selçuklulardan kalma Afyon Ulu Caminin ahşap direkli anıtsal yapısı nefesimi kesti… Uzun Çarşıya doğru yürüyüşümüz sürerken yolda karşılaşıp nefesimi yeniden kesen “Millet Hamamı Müzesi” ile “Sultan Divani Mevlevihanesi” Afyon’un içinde diğer mutlak görülmesi gereken mekânlarıydı. Yürüyüş boyunca rastladığım mahalle bakkalı, kasabı, manavı çocukluğumdakilerle aynıydı. Gösterişsiz, sade ve doğal. Bedesten ve çarşılar mutlaka korunması gereken dokularıyla yüreğe huzur veren cinstendi. Uzun çarşının araç trafiğine kapatılmasına sevindim. Elinizi kolunuzu sallayarak gezerken, geleneksel ürünler satan dükkânların vitrinlerine korna sesi duymadan bakabiliyorsunuz..

NELER KAÇMAMALI?

Kentte her yıl yapılan ve bu yıl Haziran ayında 23.sü düzenlenen dünyaca ünlü Caz sanatçılarının katıldığı Afyon Caz Festivali seneye kaçmamalı. Özellikle de rahvan meraklıları için belirtmekte fayda görüyorum. Soyu tükenmekle karşı karşıya olan rahvan atlarının Afyon’da sergilendiği tarihini bilmiyorum ama geleneksel Rahvan at yarışları da kaçmamalı.

Bu yıl Nisan ayında Afyon dışındaki yeni binasına taşınan Afyonkarahisar Müzesi şahane tasarımı ve içerisinde barındırdığı paha biçilemez tarihi eserleriyle yılın her günü açık ve her geçtiğinizde kaçırmamanız gereken en önemli etkinlik. Biz uçamadık ama İhsaniye civarındaki Frigya Vadisi üzerinde gerçekleşecek bir balon uçuşuyla gün doğumu görüntülerine romantik bir bakış için rüzgar olmasın diye dua etmeli. Ve hatta gün doğumunu kaçırmamak için heyecandan sabahlanmalı belki de…

MUTLAKA TADILMALI: AFYON KÖFTESİ

Uzun Çarşı’da ilerlerken Zülali Camii’ye yaklaştıkça bir köfte kokusu gıdıkladı burnumu. Camiinin aralığına girdiğinizde üzerine gerilmiş brandalar, küçük masa ve oturakları ile nostaljik bir eski zaman avlusuyla karşılaşıyorsunuz. Kimi ekmek arasında köftesini yerken kimisi onları iştahla izleyerek sırasının gelmesini bekliyor. Ben her iki tarafa da gıpta ettim inanın. İçeri girdiğimde kokunun kaynağına bir de cızırdama sesleri eklendi ki, iyice mest oldum. “80 yıldır köftelik kıymayı aynı kasaptan alıyoruz” dedi köfteci İrfan. Oğullarından büyüğü bankacı, küçüğü mali müşavir olsa da servisi ve ekmek aralarını yerine ulaştırıyor. En sevdiğim cinsten bir aile işletmesi olan Köfteci İrfan’daki duvara asılı resimlerde; köfteye barakadan başlayan büyükdede Ahmet, seyyar arabayla devam eden oğlu Osman ve dükkân açan torun İrfan Arpaözü alt alta sıralanmışlardı. Dördüncü kuşak gençler de, köftelerin leziz elleri anaları da dükkândaydı.

KABAK TATLISI VE MANDA KAYMAĞI

Uzun Çarşı’ya paralel Basın Caddesinde rastladım “Kabakçı Halil Usta”ya… Dikkat çekici bir dükkân önü var. Devasa kabakları dizince sıra sıra, benim gibi meraklılar da görüntüye kapılıp içeri giriyor. Güler yüzlü ve hoş sohbet Halil usta, belli ki iletişim kurmakta mahir. Eski iki dost gibi sohbete başladık. Sergilediği ürünlerin her birini üşenmeden sırayla anlattı. Teşhirde ya da pişirilip tezgâha konmuş kabakların tohumu geleneksel ve atalık. Lezzeti kaybolmasın diye, “Kestane” cinsi atalık tohumları kendi eliyle çiftçi dostlarına dağıtıp ektiriyor, ardından da gidip onlardan satın alıyor. Lezzetini anlatamam mutlaka tatmanız gerek. Afyon’un yerli vişnesinden hazırladığı vişneli ekmek kadayıfının hem görüntüsü nefis hem de rengini aldığı vişne tıpkı taze meyvesi gibi kokuyor. Mandası olan köylü dostlarının manda sütünden hazırladıkları meşhur Afyon’un bembeyaz kaymağı vişnelinin üzerine konduğunda cumhuriyetin renklerine kavuşuyor, görüntüsü de, lezzeti de mest ediyor.

AŞÇI TABAĞI OSMANLI MUTFAĞI

Afyon’un Uzun Çarşı’daki en eski esnaf lokantalarından biri de tabelasında 1934 tarihi yazan “Meşhur Salim Usta Lokantası.” Atadan dedeye, babaya ve son olarak dördüncü kuşak toruna geçen bir aile işletmesi. Kurulduğu ilk günleri bilemem ama gittiğimde sanki yeni kurulmuş gibi heyecanla hizmet edişlerine şahit oldum. Tezgâhta dizili yemekler de bu yemekleri servis eden tezgâhtar da şahaneydi. Müşterilerin iştahlı yemek yiyişleri bile tahrik ediciydi. Afyon’un geleneksel ev yemeklerinin yanı sıra Osmanlı saray mutfağına has tencere yemekleri de var. Afyon’un dışındaki lokantalarda bu yemekleri bulmanız mümkün olsa dahi Salim usta lokantasındaki lezzette olanlara rastlamanız çok zor. Özellikle et ağırlıklı yemeklerin en iyisini bulabileceğiniz iştah açıcı tezgâhının önünde karar vermekte zorlanacaksınız. “Aşçı tabağı” isteyin.. başta sizin olmak üzere kimsenin gönlü kalmıyor.

PATLICAN BÖREĞİ

Afyon’un coğrafi işaretli geleneksel yemeklerini reçetesine uygun ve tescilli üreten lokantası “Musakka” tüm yemekleri kültür ve geleneğinde olması gerektiği gibi pişiriyor. Burmalı mahallesi ve Uzun Çarşıya paralel Basın Caddesindeki “Musakka lokantası”nda mutlak tadılması gereken yemeklerin başında Afyon’a has patlıcan böreği’ geliyor. Müptelası olmanız kaçınılmaz bu yemeği yediğinizde, hele ki patlıcan düşkünüyseniz ille de ikinci tabağı da isteyeceksiniz. “Kuzu eti” de denilen yöresel bir tür patlıcanla yapılan patlıcan böreğine, börek denildiğine bakmayın, içinde un ya da maya falan yok. İçerisinde patlıcan, kıyma, kuru soğan, maydanoz ve yumurta var. Tarifine internette ulaşabilirsiniz ancak Afyon’da pişirilen gibi olmayacaktır. Yazlığa giderken nasılsa geçeceksiniz, Afyon’un içine girin, Musakka Lokantası’na gidip orijinal tarifini ‘kuzu eti’ patlıcanla birlikte almanız daha mantıklı değil mi?

AFYON KATMERİ-MERCİMEKLİ BÜKME

Afyon’un geleneksel yemek kültüründe sadece tencere yemekleri yok tabii ki. Afyon’un coğrafi işaretli hamur işi börekleri ve geleneksel ‘bükme’si de efsaneleşmiş. Haşhaş ve tereyağıyla yoğrulan Afyon katmerini tatmadıysanız da adını duymuşsunuzdur. Ben duymuştum, tadına da baktım ve bayıldım. İsterseniz içine peynir ve ıspanak konulduktan sonra yarım ay şeklinde pişirilebiliyor ama dikkat edin, lezzetinden düşüp bayılabilirsiniz. Uzun Çarşı, Enstitü caddesinde tesadüfen rastladığım kadın girişimci Nergis hanımın “Kayra Börek” isimli dükkânı Afyon’a has tüm hamur işi börekleri pişiriyor. Böreklerden katmere kadar pişirimlerini bizzat izlediğim el emeği hamur işleri gerek kullanılan geleneksel malzemesi gerekse pişirenlerin maharetleri ile hayranlık uyandırıcı. Ev baklavası da çok leziz olan Afyon’a uğramadan çok şey kaçıracaksınız.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir